20 Ağustos 2017 Pazar

Aşk...

Birinin teninin izlerini silmekle, başkasının izlerini saklamak için ömrünü vermeye hazır olmak arasındaki ince çizgideydi aşk. Ve benim yanımda öylece oturmuş canımı yakmayı bekliyordu. Çok acıyacaktım biliyorum, bile bile gitmek istiyordum.
 Sonu ne olursa olsun gittim O'na. Kimseye bu kadar can-ı gönülden gitmediğimdendir belki pişman olmayışım. O yanımda uyurken güneş doğuyordu ve nefes alıp verişimiz bile aynıydı. Belki de sadece bunun için bile aşık olmaya değerdi... O'na sırtımı dönüp , yatağın kenarına iliştiğim için bileğimden sıkı sıkı tutuşuna da aşık olabilirdim. Güneş doğuyordu, O her şeyden habersiz uyurken... Ve ben onun, ensemde hissettiğim nefesiyle tüm dertlerimden arınıyordum. Güneş o gün başka doğuyordu ve ben sevdiğim adamın doğum gününde geçmiş her saniyemi ve hatta geleceğimi ve kendimi bir kenara bırakıp sessizce onu soluyordum.
Ya O'nun bana "Seni Seviyorum" deyişi? ...
Meğer ne sihirli bir cümleymiş o öyle! İnsanın duydukça duyası gelirmiş de ben bilmemişim bunca sene. Kimseden duymamış gibi, daha önce kimse beni sevmemiş gibi....
  Öyle bir geceki zihnime her saniyesini kazıdığım... Tek kalacaksa şu an ölebilirim, devamı varsa ölümsüzlüğe ulaşmak için her saniye dua edebilirim.
  O'nunla sevmediğim her şeyi sevebilir, sevdiğim her şeyi anlamsızlaştırabilirim. O'nun sevgisiyle büyüyebilir, aynı zamanda dünyanın en masum çocuğu olabilirim. Her şeyi bir arada yaşayabilir, aynı zamanda hiçbir şey yaşamamış gibi O'na aç olabilirim.
  Benim için sadece O'na ait desinler, tüm kimliklerimden soyunabilirim. Benliğimin hükümsüzlüğünden bahsetmeme ne gerek? Seve seve sadece O olabilirim...
  Yaşadıklarıma pişman olmak mı? Ben sadece O'nunla yaşayamadıklarıma pişman olabilirim.
Ben sana ölürüm , ben seninle ne yapacağım  dediğinde her saniye söylediğim gibi;
YAŞA BENİMLE, bırak her şey ölümsüz olsun. Biz sonsuz....
  Seni Seviyorum....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder